skip to Main Content

House of Blackheads ve St Peter Kilisesi

House of Blackheads ve St Peter Kilisesi


Baltıkların En Güzel Şehri Riga

Baltıkların en büyük kenti olan, Letonya’nın başkenti Riga,adeta bir pasta gibi dizilmiş yapıları,yemyeşil doğası,kenti boydan boya bölen Daugava Nehri ,hiç durmayan canlılığı,kültürel zenginliği ve konumu itibarı ile tam anlamı ile bölgenin incisidir.


Daugava nehri üzerindeki Demir Köprü, Riga

Daugava nehri üzerindeki Demir Köprü, Riga


Üç Baltık Cumhuriyeti’nin başkenti de kendilerinin bölgenin ‘incisi’ olduğunu iddia eder. Hepsi de haklıdır aslında, Estonya’nın başkenti Talinn, ortaçağın en eski kentlerinden biridir; Litvanya’nın başkenti Vilnius ise Birinci Dünya Savaşı öncesi bağımsız olan tek kenttir. Ama Riga, ‘Baltıkların Parisi’ unvanını hak eden yerdir.

Gerçekten de ülkenin bulunduğu zor şartlar altında kent halkının günlük yaşamlarında kültüre ayırdıkları yer, kozmopolitlikleri hakkında bir fikir veriyor. Ekonomik açıdan en zor günlerinde bile ilk yatırımlarını en önemli gurur kaynakları olan opera binasına yapmaları bunun göstergesi.


Jugendstil Mimarisi

Jugendstil Mimarisi


Jugendstil mimarisinin kalbi olan Riga’da ki yapıları izlerken boynunuzun tutulduğunu hissedecek,etrafınızdaki binaların mimarlık tarihinde şaşaanın en gözde örnekleri olduğuna sizde hak vereceksiniz.

‘Klasik sanatlar’a tepki olarak ortaya çıkan Art Nouveau, Almanya’da olduğu gibi Riga’da da Jugendstil adıyla tanınıyor. Bu akım 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başında özellikle mimariyi etkilemeye başlamıştı.

Sanatçılar özgürlük ihtiyaçlarını ortaya koymuş, mimarlık tarihinin ‘kreması’ binalar ortaya çıkmıştı. Bu sanatçılardan kent için en önemli olanı, binaların yarısına yakınını tasarlayan ünlü Sovyet yönetmen Sergey Eisenstein’in babası Mikhail Eisenstein’dı. 700’den fazla binasıyla dünyada en fazla Jugendstil mimari örneğini bu kentte bir arada görmek mümkün.

Riga’nın Tarihinde “Üç Birlik”


Özgürlük Anıtı "Milda"

Özgürlük Anıtı "Milda"


Riga’nın merkezinde bir özgürlük anıtı vardır. ‘Milda’ bu anıta gülümseyerek verdikleri isimdir. 1. ve 2. dünya savaşları arasındaki bağımsızlık döneminde kent merkezine dikilen anıttaki üç yıldız Letonya’nın üç bölgesini (Kurzeme, Vidzeme, Latgale) ve özgürlüklerini temsil eder. Çevresindeki geniş parktaki kanalda kanolarla, deniz bisikletleriyle gençler de çocuklar da eğlenme imkanı bulurlar.

Soyvetlerin yönetimde olduğu dönem ise herkesin zihninde hâlâ tazedir. Sovyetler Birliği, Riga’nın dahil olduğu ikinci büyük birliktir. Kentin 1282’de Hansa Birliği’ne katılımı, Baltıkların önemli ekonomi ve ticaret merkezlerinden biri olmasını sağlamış ve gelişimine büyük katkıda bulunmuştu.

Piskoposlar, şövalyeler ve Alman toprak ağaları tarafından yönetilen Riga, 1621’de İsveç’in kontrolüne geçmiş, 1700’lerin başında Büyük Kuzey Savaşları sırasında açlık ve veba salgını sonucu iyice zayıflamış ve nüfusu yarıya inmişti. Uzun süren savaşın galibi Rus Çarı I. Petro kentin kontrolünü ele geçirdi. I. Dünya Savaşı’nda Riga ön cephelerden birini oluşturuyordu. Savaşın bitmesi Riga’nın çilesine son vermedi, kent ancak 1918’de bağımsız Letonya’nın başkenti olabildi.

20 yıllık bağımsızlık Stalin’in verdiği ültimatomla sona erdi. 1940’da diğer iki Baltık Cumhuriyeti ile SSCB’ye bağlandı ve bu birlik 51 yıl sürdü. 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Letonya tekrar bağımsızlığını elde etti. 2003’te ise referandum sonucu Riga (ve Letonya) üçüncü defa bir birliğe, Avrupa Birliği’ne katılmaya karar verdi.


Süslenen İlk Noel Ağacı

Riga’nın ‘Eski Kent'(Old City) bölgesi insanların alışverişe, müzelere, kiliselere, gece ise eğlenmeye geldikleri yer. Aynı zamanda turistlerin Rigası… 1997’de UNESCO Dünya Mirası listesine dahil edilen eski kent, Talinn ve Prag’ı andırıyor. Onlar kadar görkemli olmasa da kentte ilk ziyaret edilen yer, muhteşem kent manzarası ile St. Peter Kilisesi.

29 Haziran 1941 yılında St. Peter gününde Alman bombardımanı sonucu yanana kadar ayakta duran ve şimdi asansör ile çıkılabilen metal kule, Sovyetler döneminde Mimarlık Müzesi olarak kullanılmış.


St Peter Kilisesi'nden Riga

St Peter Kilisesi'nden Riga


St Peter Kilisesi’nin kulesinden bir akşam görüntüsü Kuleden kente baktiginiz da; Daugava Nehri’nin Riga’nın ortasından geçtigini görürsünüz, kıyısında Stalin döneminden kalma ‘Bilimler Akademisi’ binasını, Avrupa’nın en büyük pazarı Zeplin Hangarları’nı, Parlamento binasını ve geneliyle eski kentteki önemli yapıları haritadaki yerlerine oturtursunuz. Protestan, İngiliz Anglikan, Katolik, Rus Ortodoks kiliseleri, kentin farklı halkların buluşma noktası olduğunun göstergesidir.

Avrupa’nın en önemli geleneklerinden biri olan Noel ağacının süslenmesi ilk kez Riga’da gerçekleşmiş. 1510 yılının Noel gecesi eğlenceler ‘House of Blackheads’den dışarı taşmış, ‘bekar tüccar ve zanaatkârlar’ (blackheads) meydandaki çam ağacının etrafında dans etmeye başlamışlar. Ellerine geçen süsleri ağaca atıp en sonunda da koca ağacı yakmışlar. Bu süslenen ilk Noel ağacı olarak kabul ediliyor. Geleneğe dönüşen bu hareketi Martin Luther ağacı eve sokarak, ateşe vermek yerine de mum asarak şimdi uygulandığı haline kavuşturmuş. Avrupa’nın en büyük pazarıda Riga’da dır. Burası hangar gibi olmaktan öte zaten zeplin hangarı olarak inşa edilmiştir.

I. Dünya Savaşı’ndan sonra kent yönetimine verilen yapılar pazara dönüştürülmüş. Sanki böyle düşünülerek yapılmış gibi, dördü paralel biri de bunlara göre dikey inşa edilmiştir. Her bölüm belli ürünlere ayrılmış durumda: Birinci hangarda sadece balık ürünleri, diğerinde et, üçüncüsünde taze sebze ve meyveler ile Riga merkez pazarı bir renk ve insan cümbüşüdür. Ülkede nüfusun yüzde 60’ını yerli halk, yüzde 30’unu Ruslar oluşturuyor. Riga’da gezerken, kadın nüfusun ağırlığı dikkat çekiyor.

Herbiri fotomodel kadar güzel hanimlar. Şehir merkezinde yürümenin altın kuralı, yanınızdan geçen kıza asla dönüp bakmamak. Çünkü karşıdan gelen daha güzel bir kızı kaçırabilirsiniz. İnsan bu kadar çok sayıda güzel kadının bir arada olduğu yerde erkeklerin ne kadar şanslı olduğu düşüncesinden kendini alamıyor. Kadınların güzel oluşundan mı, yoksa erkek nüfusun az oluşundan mı bilinmez ama şehirdeki boşanma oranı da bir hayli yüksek.


Gece Hayatı


Letonya'da gece hayatı

Letonya'da gece hayatı

Başkent Riga’da gece hayatı da oldukça hareketli. Club Essential ve Fashion Club, şehrin en gözde iki mekanı. House müzik ve tekno müzik yapan bu iki mekan, Letonyalı gençlerin yanı sıra, turistlerin de akınına uğruyor. Gündüz olduğu gibi gece hayatında da kızlar, sayıca daha baskın. Havanın ancak gece yarısına doğru karardığı Riga’da alkolün etkisiyle sızmış ya da ayakta durmakta güçlük çeken çok sayıda genç görmek mümkün.

Eğer gece bir mekanda eğlenmek yerine dışarıda vakit geçirmek istiyorsanız bunun için en iyi adres Eski Riga. En az gündüz saatlerinde olduğu kadar kalabalık olan kent merkezinde bir banka oturup çevredekileri izleyerek bile sabahlayabilirsiniz. Gece Eski Riga’nın dar sokaklarında yürürken, sizi çalıştığı kulübe çağıran ve büyük bir eğlencenin garantisini veren çok sayıda çığırtkanla karşılaşabilirsiniz.

Başkent Riga’da gece hayatı da oldukça hareketli. Club Essential ve Fashion Club, şehrin en gözde iki mekanı. House müzik ve tekno müzik yapan bu iki mekan, Letonyalı gençlerin yanı sıra, turistlerin de akınına uğruyor. Gündüz olduğu gibi gece hayatında da kızlar, sayıca daha baskın. Havanın ancak gece yarısına doğru karardığı Riga’da alkolün etkisiyle sızmış ya da ayakta durmakta güçlük çeken çok sayıda genç görmek mümkün.
Eğer gece bir mekanda eğlenmek yerine dışarıda vakit geçirmek istiyorsanız bunun için en iyi adres Eski Riga. En az gündüz saatlerinde olduğu kadar kalabalık olan kent merkezinde bir banka oturup çevredekileri izleyerek bile sabahlayabilirsiniz. Gece Eski Riga’nın dar sokaklarında yürürken, sizi çalıştığı kulübe çağıran ve büyük bir eğlencenin garantisini veren çok sayıda çığırtkanla karşılaşabilirsiniz.

Kaynak: GoLetonya

Back To Top